Mescidi Aksa (Kudüs)
Mescid-i Aksa müslümanların ilk kıblesi ve ayrıca müslümanların ve diğer dinlerin ortak noktası olan bir yerdir.
Asıl adı Ararnice Beth makdeşa. ibranlce Beth ha-mikdaş ve Arapça Beytülmakdis olup "mukaddes ev" demektir; ilk kuruluşundan beri taşıdığı bu ad sonradan şehrin tamamını kapsamına almıştır.Şehir için müslümanların benimsediği Kudüs adı da aynı kökten gelmekte ve aslında şehri değil mabedi ifade etmektedir. Minhad mabedin on yedi kadar adı olduğunu söyler. Mescid·i Aksa - Kudüs 1 İsrail islam alimleri, Kur'an-ı Kerim'de Mescidü'l-aksa adıyla anılan ve çevresinin mübarek kılındığı belirtilen yerin Beytülmakdis olduğu konusunda ittifak halindedir. Arapça aksa "uzak" anlamındadır ve mabed in Mekke'ye uzaklığından dolayı bu ad verilmiştir.
Musevlliğe göre mabed dünya yaratılmadan önce de vardı ve gökte idi. Rab dünyayı onun gölgesinin düştüğü yerden yaratmaya başlamış . ardından o noktada Hz. Adem iyaratmıştır. Bir hadise göre ise burası. Mescid-i Haram'dan sonra içinde insanların Allah'a ibadet etmeleri amacıyla yapıIan en eski ikinci milbeddir (Buhar!. "Enbiya"', ı o. 40; Müslim, "Mesacid", ı. 2). Bugün Kabe'ye çevresiyle birlikte M escid-i Haram denildiği gibi Mescid-i Aksa'ya da çevresiyle birlikte Harem-i şerif denilmekte ve bununla eski Kudüs'teki kuzeyi 3Z 1, güneyi 283, doğusu 474 ve batısı 490 m. uzunlukta olan ve yer yer 30-40 m. yüksekliğe ulaşan surlarla çevrili bulunan, içinde Kubbetü's-sahre'nin de yer aldığı kutsal mekan kastedilmektediL Mescid-i Aksa'nın yerinin tesbiti ve planlanması Hz. DavOd ile başlar. Ancak Allah mabedin Hz. Süleyman tarafından yapılacağını bildirir. Bunun üzerine DavOd, oğlu Süleyman'a durumu anlatıp mabedi inşa etmesini emreder ve mabed yapı mıyla ilgili bütün malzemeleri ve elemanları ona teslim eder Ma bed için gerekli taş ve kereste Lübnan dağlarından karşılanmış. SOr Kralı Hiram bunları Hz. Süleyman'ın yolladığ ı işçilere ve kendi adamlarına inşaatta kullanılacak şekilde hazırlatıp Kudüs'e göndermiştir. Çünkü mabedi n yapımı sırasında ne keser ne çekiç sesinin duyulduğu belirtilmektedir.
İlk mabedin yeri konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bazılarına göre günümüzde Kubbetü's-sahre'nin bulunduğu Harem'in en yüksek kısmı, onun Kudsü'l-akdes denilen en iç rnekanına veya sunağının (mezbah) bulunduğu kısmı na tekabül etmektedir. Ahd-i Atik' e göre inşaat israiloğulları nın Mısır'dan çıkışı nın 480. ve Hz. Süleyman'ın hükümdarlığının dördüncü yılında, yahudi takviminin ikinci ayı olan "ziv" ayında (n isan- mayıs) başlamış ve yedi yıl kadar sürmüştür. Ahd-i Atik mabedin uzunluğunun 60, genişliğinin 20 ve yüksekliğinin 30 arşın ( 1 yahudi arşın ı= 45 cm.) olduğunu bildirmektedir. Girişte 20 arşın eninde, 1 arşın uzunluğunda bir yer ve iki yanında Sur Kralı Hiram tarafından döktürülmüş iki tunç sütun yer almaktaydı. Ortada 20 x 40 zira' boyutlarındaki kutsal ana bölüm (kuds) yer alıyordu; sunak da bu bölümdeydi. Mabedin en ön kısmında Tevrat levhalarının muhafaza edildiği ahid sandığı için 20 x 20 arşın boyutlarında bir iç oda (Kudsü'l-akdes) yapılmış ve duvarları sfenks (kerub) kabartmalarıyla süslü altın kaplama ahşapla örtü lmüştür. Milbedin diğer iç duvarları da kabartmalarla donatılmıştı.
Ana girişte yine kabartmalı altın levhalarla kaplı 2.25 m. eninde çift kanatlı kapı bulunuyordu. Hem mabedin hem de iç odanın etrafı üç katlı yan odalar la çevrilmişti. Otuzar odanın bulundu- ğu üst katiara burma merdivenlerle çıkı lıyordu. Odaların kullanım şekilleri. birbirlerine geçişleri ve mimari amaçları açı sından cevaplanması gereken birçok soru bulunmaktadır. Genel kabulün aksine bazı bilim adamları bu odaların Hz. Süleyman'- dan sonra yapıya eklendiği görüşündedir. Mabedin iç kısmı yan odaların üstündeki kafesli pencerelerden ışık alıyordu. Kudsü'l-akdes ise on altın şamdanla aydınlatılıyordu; milbeddeki diğer madeni eşyanın da tamamı altındandı. Mabedin sağı na güneydoğuya doğru tunçtan büyük bir havuz yapılmıştı. 1 O arşın çapında arşın yüksekliğinde olan havuz üçer üçer dört yöne bakan on iki boğa heykelinin üzerine oturmaktaydı. Ayrıca mabed gö- revlilerinin ve ziyaretçileri n abdest alması için tunçtan d ökme on araba üzerine yerleştirilen ve her biri 1,5 ton kadar su alabilen on kazan yapılmıştır.
Kur'an'da Hz. Süleyman'ın emrinde çalışan cinlerin mihraplar. heykeller, havuzlar kadar geniş leğenler ve sabit kazanlardan ne dilerse yaptıkları bildirilir. Bu mihraplar mescidin bölümleriyle yorumlanmıştır. Ahd-i Atık'in verdiği bilgiye göre mabed büyük bir tö- renle açılmış, bu sırada görülen bazı ola- ğan üstü haller karşısında israiloğulları taş zemin üzerinde secdeye kapanmışlardır. Yine kitapta Hz. Süleyman'ın 22.000 öküz, 120.000 koyun kurban ettiği ve bir hafta süreyle bayram yapıldığı rivayet edilmektedir (ll. Tarihler. 7/1-10). Varlığı belgelere dayanan bu ilk milbedden gü- nümüze belki sonraları tekrar kullanılan bazı taşları dışında fazla bir şey kalmamıştır. Ahd-i Atik'in tasvirlerinden yapı nın Ortadoğu ve antik Yunanistan'da gelişen mabedierden etkilendiği anlaşılmakta. özellikle Teynet(Tell Tainat) kazılarında ortaya çıkarılan ve milattan önce IX-VIII. yüzyıllara tarihlenen bir milbed planının Süleyman Mabedi için yapılan tanımlamalara çok benzediği görülmektedir. Çok değerli eşya ile dolu olan Beytülmakdis, Hz. Süleyman'dan sonra zaman zaman istilacıların yağmalama ve yıkımIarına maruz kalmıştır.
En büyükyıkım Babil Hükümdan ll. Buhtunnasr'ın (Nebukadnezzar) Kudüs'ü üçüncü işgalisırasında olmuş (m.ö 586). şehri tamamen tahrip eden Buhtunnasr Mescid-i Aksa·nın içinden bir görünüs yıkılan mabedin kapı ve duvarlarından söktüğü altın kabartmalarla diğer kıymetli eşyayı şehirden topladığı ganimetlerle ve halkın büyük bir kısmıyla beraber Babil' e götürmüştür. Bu şekilde başlayan Babil esaretinin Babil'in Persler tarafından zaptı ile (m.ö. 539) sona ermesinin ardından Kudüs'e dönen yahudi ileri gelenlerinden Zerubbabel ve arkadaşları mabedi yeniden inşa etmiş (m.ö. 515) ve bu inşaat yirmi beş ıl kadar sürmüştür. Daha sonra Kudüs birkaç defa daha istilaya uğramış ve bunlardan Selefki Kralı Antiochos (Antiokhos) IV. Epiphanes'in iş gali sırasında (m.ö. 168) mabede Grek tanrı heykellerinin konu lması üzerine Makkabi isyanları başlamıştır; dört yıl sonra istilacıları kovan Makkabiler mabedi bunlardan temizlemişlerdir. Ancak milattan önce 63'te Pompeus'un. ardından Crassus'un emrindeki Roma ordularının işgal ve yağmalarına uğramıştır. Kı sa bir süre Partlar'ın hakimiyetine giren Kudüs. milattan önce 37'de Romalılar'ın Yahudiye kralı ilan ettikleri ı. Herod (Bü- yük Herod) tarafından yine onların yardı mıyla ele geçirilince ma bed genişletilerek yeniden yapılmıştır. Bu inşaat Hz. lsa nın doğumundan yirmi yıl kadar önce başlamış ve onun zamanında da sürmüştür. Günümüzde yahudilerin ilk Süleyman Mabedi'nin bir bölümü olduğu düşüncesiyle önünde dua ettikleri ağlama duvarı bu mabedin çevre duvarının batıya düşen kısmının kalıntısıdır.
Kur'an'da bahsi ge- çen. Hz. Zekeriyya'nın ve Meryem'in ibadete çekildikleri odalar da (Al-i imran 3/ 37, 39; Meryem ı 9/1 ı) bu binada olmalı dır. Ahd-i Cedid'de verilen bilgilerden Hz. Isa'nın yaşadığı dönemde yahudilerin mabede gereken saygıyı göstermedikleri anlaşılmaktadır: çünkü Isa Kudüs'e geldiğinde mabedin pazar yerine çevrilmiş oldu- ğunu görmüş ve bunu engellemeye çalı şarak insanlara. Ahd-i Atik'te mabedin yapılış amacının bütün milletler için dua evi olduğuna (işaya, 56/7) ve geçmişte ·"haydut ini''ne çevrildiğine dair yer alan cümleleri hatırlatmıştır .Yine Ahd-i Cedid'de mevcut bilgilerden Hz. Isa nın orada incil'i öğretmeye çalışt ğı, fakat yahudi kahi n. yazıcı ve ihtiyarlarının buna karşı çıktıkları anlaşılmaktadır. Milattan sonra 70 yılında Titus kumandasındaki Roma ordusunun işgali sırasında hemen hemen tamamen yakılan Kudüs'le birlikte mabed de yıkılmış. şehir Hadrien zamanında yeniden imar edilirken Beytülmakdis'in yerine Jüpiter Capitolinus Tapınağı yapılmıştır. Kostantinos'un ristiyanlığı kabulünden sonra bu tapınağın yıkıldığı sanılmaktadır.
Hz. Peygamber'in mi'rac yolculuğuna çıkmadan önce müslümanların kıblesi olan Mescid-i Aksa'ya getirildiği İsra sü- resinin ilk ayetinde açıkça belirtilmektedir. Hicretin ardından buranın kıble olu- şu on altı -on yedi ay kadar sürmüştür. Bu durum İslam'da Mescid-i Aksa'ya verilen değeri göstermekte ve Kudüs'ün ele ge- çirilmesinden yıllar önce ResOl-i Ekrem'in söyled ği. ibadet ve ziyaret maksadıyla gidilmesi gereken üç mescidden birinin Mescid-i Aksa (diğerleri Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevl) olduğu,bu mescidlerde kılınan namazın kişinin evinde tek başına eda edeceğ i namazdan elli bin kat daha çok faziletinin bulunduğu (ibn Ma ce, "iMme", ı 98) yolundaki hadisleri bunu pekiş tirmektedir. Hz. Ömer. Kudüs'ün anahtarını teslim aldığında kendisi de bizzat çalışa ak Mescid-i Aksa'nın (Süleyman Mabedi) ırist yanlık döneminde molozlar altında kalmış olan yerini temizletip Sahre'nin güneyindeki düzlükte cemaate namaz kıldırmış, daha sonra da buraya bir mescid yaptırmıştır. İlk dönem islam kaynaklarında bu mescid hakkında fazla bilgi bulunmamakta, ancak SO (670) yılı civarında burayı ziyaret eden bir hıristiyan hacının anlattık- 270 larından müslü ların haremin doğu duvarına yakın bölümünde yer alan harabenin üzerini kalaslarla kapatarak 3000 kişinin namaz kılabiieceği büyüklükte basit bir mescid yaptıkları öğrenilmektedir.
Keppel A. Cameron Creswell, söz konusu harabenin Titus'un askerleri tarafından yıkılan mabedin kalıntısı olduğu kanaatindedir. Ya'kübi'ye dayanan bir rivayette, Mescid-i Aksa'nın ikinci defa Emevl Halifesi Abdülmelik b. Mervan tarafından Mısır' ın yedi yıl lı k haracı ile inşa edildiği belirtiliyorsa da 90- 96 (709-714) yıllarında Mıs r valiliği yapan Kurre b. Şerik dönemine ait Grekçe divan kayıtlarından binayı yaptıranın 1. Velid olduğu anlaşılmaktadır vuku bulan deprem sırasında mescidde büyük hasar meydana gelmiş ve bina ancak Ebu Ca'fer el-Mansür zamanında (75 4-775) kap larındaki altın ve gümüş kaplamalardan para bastırılarak tamir edilebilmişt r. 1 58'de de ( 775) yine deprem sebebiyle kısmen yıkılmış ve Mehdi- Billah ta afından yenilen miştir. Creswell o günden kalan bazı bölümlerin yardımıyla binanın pl nını çıka mıştır. Buna göre Mescid-i Aksa kıble duva ına dik uzanan ortadaki daha geniş on beş neften oluşuyor ve diğerlerine göre daha yüksek olan ve üst kısmında pencereler bulunan 11 ,8 m. genişliğindeki ana nefin ucunda çift cidarlı ahşap bir mihrap önü ku b besi, kuzey ucunda da ana gir ş yer alıyordu. Kuzey duva rı nda , 6,5 m. enindeki diğer n efiere de birer kapı açı ştı : ayrıca yan duvarlarda da kapılar ard ı. Binanın cephesi 1 02,8, derinliği 69,2 m. idi: yani 2/3 oranında enine geniş mescid planı burada da uyg lanmıştı . Abbas! dö- nemine ait ikinci önemli imar Halife Memün zamanında yapılmıştı.
42S'te (1034) yine deprem yüzünden harap olan Mescid-i Aksa, Halife Zahir'in emriyle yeniden yapılırcasına onarılmış. sağ ve sol taraftan dörder nef kaldırılarak bina küçültülmüştür. Haçlı istilasmdan sonraki Selahaddin-i Eyyübl'nin imarında bu ona rı m esas alınmıştır. Günü- müzdeki binanın büyük bir bölümü de Zahir döneminden kalmadır. Bu durum. özellikle son büyük onarımı gerçe kleştiren Mimar Kemaleddin Bey'in, kendisine 192S'te ingiliz Kraliyet Mimarlar Akademisi üyeliğini kazand ran ve 1922'de baş layan titiz çalışmaları sırasında ortaya çıkmıştır. Kemaleddin Bey, kuzey kubbe kemerinin kuzey kısmındaki sıvaları kaldırdığı zaman içinde Zahir'in adı geçen uzun kOfi bir kitabenin yer aldığı sarmal kenMescid·i Aksa'nın kalem i süslemelerinden bir detay ger yapraklarından oluşan cam mozaik bir tezyinatla ka şılaşmış ve yaptığı inceleme sonunda kubbe kasnağının da bu dönemden kaldığını anlamıştır. Mescidin bütün kemerleri çift kirişlerle birbirine bağlanmış ve bu kirişler alttan kalem işi süslemeli tahta levhalarla kapatılarak gizlenmiştir. Orta nefin tavanı XX. yüzyı a kadar oyma tezyinatlı levhalarla süslenmişti; bunların farklı ölçüdeki ikisi (30 x 90 cm.; 60 x ı ı o cm.) Creswell tarafından yayımlanmıştır.
Creswell. motiflerden hareketle levhaların Mehdi-Billah zamanına ait olduğu ve Zahirimanndan sonra da kullanıldığını ileri sürer (A ShortAccount, s. 205-206, lv. 42). Orta nefin doğusu ile onun doğusundaki nefin 7,1 m. mesafesinde bulunan yuvarlak sütunlar dizisi ve kubbeyi taşıyan kemerler ve ana sahın a "T" planı oluşturan doğu ve batı uzantı ları Zahir dönemine aittir. Tavan yüksekli- ği 12.4 m. olan mescidin üstü önceleri 21 m. yüksekliğindeki kubbe dışında beş k çatıtarla kapatılm şken sonradan bunlar düz dama dön ştürülmüştür. Haçlı istilası rasında büyük kısmı Templier şöva yelerine verilen Mescid-i Aksa'da bazı değişiklikler yapılmıştır. "Mabedliler" anlamına gelen adlarını Templum Salomonis dedikleri bu binadan alan Templier şövalye eri kendilerine verilen kısımları ikametgah ve erzak arnbarı gibi bölümlere ayırm şlardır. Diğer kısımlar ise buraya Palatium Salomonis diyen Latin kralları tarafından saray olarak kullanılmıştır. Bu dönemde bir kısmı caminin içine. diğer kısmı bitişiğine rastlayacak şekilde bir kilise inşasına başlandıysa da tamamlanamamıştır. Selahaddin-i Eyyübi Kudüs'ü geri aldığı zaman Mescid-i Aksa nın eski haline getirilmesi Kubbetü'ssahre'den daha fazla emek gerektirmiştir. Binanın güneybatısında bulunan Templier şövalyelerinin silahhanesi tadil edilerek kadınlar camisine çevrilmiştir. Halep'te Nüreddin Zengl'nin yaptırdığı minber getirilip yerine konulmuştur. 1217-1218 yıllarında Selahaddin'in yeğeni Dımaşk Emlri ei-Melikü'I-Muazzam tarafından kuzey cephedeki giriş revakl inşa ettirilmiştir. Creswell'in planında da gö- rüldüğü gibi mescidin doğu duvarı buradaki depoların yıkılmasıyla girintili çıkintılı bir şekil almışken 1938-1942 onarı mında yıkılarak yerine düzgün bir duvar yapılmıştır. Günümüzde yaklaşık 80 x SS m. boyutlarında düzgün bir dikdörtgen planı olan yapı mihraba dik yedi neflidir.
N efieri ayıran sivri kemerler akan tu s yapraklı başlıklara sahip sütunlara oturur. Kuzeye açılan sivri kemerlerde Haçlı seferleri sırasında bölgeye gelen gotik etkiler görülür. Mescid-i Aksa'nın kuzeyinde yer alan şadırvan XIX. yüzyıla aittir. M ermer şadırvan 1 O m. çapında daire planlı olup zemini dört basamak aşağıdadır. Altta ve üstte kaval silmelerle sınırlanan haznenin üzerindeki çeşme aynaları bezernesiz rozet şeklindedir. içte yer alan küre biçimi i fıskıye çanağı kırm ızı renkli bir taş kaideye oturur. Üstü yakın zamanda demir parmaklıktarla donatılan şadırvanın yenilenmiş olan oturma yerleri arkalıklıdır. Memlük ve Osmanlı dönemlerinde bir- çok defa tamir edilen Mescid-i Aksa'nın Kanuni Sultan Süleyman tarafından yapılan onarımıyla ilgili kitabesi XIX. yüzyılın sonlarında kaybolmuştur. Yapının 1114'te (1702-1703) Mahmud Efendi tarafından tamir edildiğini belgeleyen kitabe ise caminin batısında yer alan islam Müzesi'nde (Cami u'l-megaribe) saklanmaktadır. ll. Mahmud'un 1233 (1817-18) tarihli onarımına ait dört kitabeden ikisi günümüzde mevcuttur. ll. Abdülhamid tarafından halıları ve kandilleri yenilenen yapıda ingiliz mandası döneminde 1922'- den başlayarak gerçekleştirilen geniş kapsamlı onarım çalışmasını Mimar Kemaleddin Bey yönetmiştir. Harem dahilinde çeşitli zamanlarda yapılmış birçok ku b be, dört mina re. beş se bil. çok sayıda kuyu ve sarnıç bulunmaktadır. Mescid-i Aksa'nın altında girişi taş duvarla örülmüş bir bölüm vardır (yakın yıllarda bu duvarın israi lli arkeologlarcaaçılması, yahudi lerle Araplar arasında büyük olayarın çıkmasına sebep olmuştur). Halk arasında Hz. üleyman'ın at ahırları olarak bilinen bu bölüm hakkında daha çok XIX. yüzyılda buraya giren Batılı bazı müellifler tarafından yapılan Harem-i şerif çizimlerinde bilgi verilmiştir.
Bu çizimiere göre söz konusu bölüm. yan duvarlardan gelen ve ortada kalın tek bir sütun üzerindeki palmet süslemeli başlıkta birleşen kemeriere oturtutmuş dört basık kubbeli salonla onun sol köşesinden merdivenle çıkılan ve kuzeye doğru diziimiş bir sıra ka lın sütunla birbirinden ayrılan tonozlu iki koridordan oluşmaktadır (ibrahim eiFenni-Tilhiren-NemerT. s. 618-622). 21 Ağustos 1969 tarihinde fanatik bir yahudi tarafından çıkarılan yangında kısmen tahribat gören mescidde Nüreddin Mahmud Zengl'nin yaptırdığı nefis ahşap minber de yanmıştır. Yangından kurtanim ş olan minberin birkaç tahtası islam Müzesi'nde teşhir edilmektedir. Yapı sonraki yıllarda aslına uygun biçimde imar edilmişse de yahudilerle Araplar arasında halen süren çatışmalar sebebiyle zaman zaman yine saldırı ve tahriplere maruz ka lmaktadır. M escid-i Aksadiğer mescidlerde olduğu gibi medrese hizmeti de vermiştir. Kütüphanesi Selahaddin-i Eyyübl'nin Kudüs'ü tekrar fethinin ardından daha da zenginleştirilmiştir.
Kaynak: http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c29/c290177.pdf |
|
|
|