Tevhidin simgesi olarak Kâbe
Kâbe Kur’ân-ı Kerim’de Cenâb-ı Hakk’ın Kâbe’yi “beytî: evim”, “Rabbülbeyt” (Beytin sahibi) diyerek kendine nisbet ettiğini görüyoruz.1 Bânisi Hz. İbrahim de onu O’na nisbet etmiştir. Bunu ne şakilde anlamalıyız? İnsanoğlu, var oluş ve yaratılışı icabı mutlak gaybî bir varlığa yönelmekten âcizdir. Halbuki onun süflî bir hayattan kurtulup ulvî değerlere ulaşabilmesi için yüce Yaratıcı’ya yönelmeye, şükretmeye, sığınmaya, O’nun yardımını dilemeye… ihtiyacı vardır.
İşte O, Kâ‘be’yi ilâhî rahmetiyle hazır bulunması, birliğini temsil etmesi anlamında bir simge olarak tayın etmiştir. O’nun bir mekânda hakiki manada hazır bulunması muhal bir durumdur. Cenâb-ı Hak, kendisine mutlak olarak ibadet edilmesini istemiş olsaydı insan, mutlak gaybi bir bir varlığa nasıl yöneleceğini bilemez, şaşkınlık içinde kalırdı. Bu yüzden O, rahmetinin bir eseri olarak, insanların kendisine yönelecekleri, ziyaret edip tavaf edecekleri, namazlarında yüzlerini çevirecekleri bir evi, Kâ‘be’yi kendisine nisbet etmiştir. Bir müminin “Allah’ın o mekâna girip tecessüm ettiği (hulûl)” vehmine kapılmasından korkulmaz. Çünkü o Bakara sûresinde (2/115) dile getirilen şu gerçeği iyi bilmektedir: “Doğu da Allah’ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (zâtı) oradadır. Kuşkusuz Allah (zât ve sıfatlarında) sınırsızdır, çok bilgilidir”.
Demek ki haccın meşruiyetinin bir sebebi de, tevhidi temsilen bina edilmiş olan binayı gözle görmek (müşahade etmek) sûretiyle insan tevhid akidesini telakki etsin, tevhid kalbinde iyice yerleşsin diyedir.2 Dinin aslı tevhidi benimseyip Allah’a şirk koşmaktan uzak durmaktır. Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: “Bir zamanlar İbrahim'i Beyt’in yerine yerleştirmiş (ve ona şöyle emretmiştik): "Bana hiçbir şeyi ortak koşma ve tavaf edenler, ayakta duranlar, rükû' ve secde edenler için Evimi temiz tut" (Hac 22/25).
Bundan anlaşılmaktadır ki Kâ‘be tevhidin sembolü kılınmış; tevhidi ilan için inşa edilen ilk Beyt olmuştur. Onun şirkten ve şirk unsurlarından tamamen arındırılması gerekmektedir. Nitekim Hz. Muhammed ile bu asıl amacına yeniden kavuşan Mescid-i Harâm’a müşriklerin girmesi bu yüzden yasaklanmış- tır: “Ey inananlar, (Allah'a) ortak koşanlar pisliktir, artık bu yıllarından sonra Mescid-i Harâm'a yaklaşmasınlar. |
|
|
|