CENAZE VE CENAZENİN YIKANMASI
cenaze yıkanması,cenaze yıkama adabı,cenaze yıkama araçları,cenaze,cenaze namazı kılınışı,cenaze namazı,cenaze duası,cenaze selası,cenaze adabı,cenaze bilgileri,cenaze defnetmek,
Ölüm alâmetleri beliren ağır hastaya muhtezar ve ölen insana cenaze denir. Bir kimsenin malı, mülkü, serveti, yetkisi ve rütbesi ne olursa olsun, öldüğü anda adı cenaze olur ve dünyası son bulur. Ancak geride kalan yakınlarının muhtezar’a ve cenaze’ye yapması gereken görevleri vardır.
En iyi ölüm, Allah’ın dinini egemen kılmak için canı, malı ve dili ile cihad ederken ölmektir. Bu yolda ölenlere şehid denir ve Peygamberlerden son-ra en üstün makam, şehitlik makamıdır.
Şehitlikten sonra en iyi ölüm, hastanın kendi evinde yakınları ve dost-ları ile helâlleşerek, tevbe ederek, tevhid getirerek ve yanında Yâsin oku-nurken ölmesidir.
Can çekişen hastanın îmanla ölmesi ve ruhunu rahatça teslim etmesi için yakınlarının bilinçli hareket etmeleri ve paniğe kapılıp bağırıp çağırma-maları çok önemlidir. Çünkü bağırıp çağırmanın, komşuları hastanın ba-şına toplamanın ve hastaneye yetiştirelim diye telaş edip koşuşturmanın, can çekişmekte olan hastaya zarardan başka hiçbir faydası yoktur.
Yakınlarının yapacağı görevler nelerdir?
Resim bulunan evlere rahmet melekleri girmediği için öncelikle hasta-nın yattığı odadaki resimler dışarı çıkarılmalı ve zorunlu değilse yani baş-kaları varsa, âdet halindeki kadınlarla cünub olanlar can çekişmekte olan hastanın yanına girmemelidir.
Can çekişmekte olan hasta melekleri ve ruhları görmeye başlayınca dünyası kararır, bilinci ve görme duyusu zayıflar, ancak işitme duyusu son nefesine kadar devam eder. Bu nedenle,
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Ölmek üzere olan (hasta) larımıza Lâ ilâhe illallah demeyi telkin
ediniz. (Müslim - Tirmizî - Nesâî)
Ölüm acısından bilinci giden ve beyni karışan hastayı şeytanların al-datmaması için sevdiklerinden biri hafif sesle “Lâ ilâhe illallah, Lâ ilâhe illal-lah” diye kelime-i tevhidi hatırlatır.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kimin (dünyadaki) son sözü Lâ ilâhe illallah olursa, cennete girer.
(Ebû Dâvûd - Hâkim)
Hasta seslice ya da dudaklarını kıpırdatarak sessizce bir defa “Lâ ilâhe illallah” der ve sonra başka bir şey konuşmadan ölürse, âhiret âlemine îmanla gitmiş ve cennete girmeyi hak etmiş olur.
Ayrıca kıraati (okuması) düzgün olan bir kimse hastanın yanında Kur’an harfleri ile Yâsin Sûresi’ni okursa (Latin harfleri ile olmaz) can acısı hafifler, sıkıntısı gider, rahmet melekleri yardım eder ve suya kanmış olarak ruhunu teslim eder.
Ümmü Seleme radıyallahû anha diyor ki:
Peygamberimiz (vefat eden) Ebû Seleme’nin yanına geldi, gözleri açık kalmıştı. (Eli ile) onları kapattı, sonra şöyle dedi: “Ruh çıkarken, gözler onu izler.” (Müslim)
Hasta ölünce gözleri kapatılır ve kapatan kimse kısaca, “Bismillah ve alâ milleti Resûlullah” der.
Sonra, ağzı açık kalmaması için tülbentle alt çenesi yukarıya doğru çekilerek başının üstünden sıkıca bağlanır, fazla giysileri çıkarılır, kıbleye karşı sırt üstü yatırılır, üstü örtülür ve şişmemesi için üzerine bir metal par-çası konur.
Âdet halindeki kadınlar zorunlu değilse (başkaları varsa), cenazenin yanında oturmaz ve yıkanmadan önce cenazenin bulunduğu odada Kur’an okunmaz.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Hastanın ve ölünün yanında güzel sözler söyleyin. Çünkü melek-ler sizin sözlerinize (dualarınıza) Âmîn der. (Müslim)
Cenazenin yanında bulunanlar yerde yatan din kardeşlerine ibretle baksalar ve güzel şeyler konuşup dua etseler, melekler onların duasına Âmin der ve bundan herkes yararlanır.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Ölünün arkasından (ve yanında) yüzünü, gözünü tırmalayan, ya-kasını parçalayan ve câhiliye insanı gibi ağıtlar söyleyip kendisine beddua eden, bizden değildir. (Buhârî - Müslim)
Cenaze götürülürken gülmek, eğlenmek, alkışlamak, rozet takmak, haçlı çelenk taşımak ve cenaze marşı çalmak, hıristiyanlık âdeti olduğu gibi,
Cenazenin arkasından bağırıp çağırmak, yüksek sesle ağlamak, ağıt-lar yakmak ve “Allah benim canımı da alsın” gibi beddualar yapmak da câhiliye (müşrik) âdeti olduğundan, İslâm’da bunların hepsi yasaklanmıştır.
Cenazenin yıkanması!
Ölen bir müslümanın yıkanması, kefenlenmesi, namazının kılınması ve mezara gömülmesi, hayatta olan müslümanların üzerine farz-ı kifâye’dir, yani yeteri kadar müslüman bu görevi yapınca, diğerleri sorumluluktan kur-tulur. Aksi halde o yöredeki müslümanların hepsi günahkâr olur.
Zengin fakir, yerli ve yabancı ayrımı yapmadan bütün müslümanların cenazeleri ile ilgilenmek farz-ı kifâye olduğundan, nâfile ibâdetten daha ha-yırlıdır. Özellikle ölen kişi sâlih (iyi) lerden ise onun cenazesinde bulunmak daha faziletlidir.
Cenazenin yıkanması için,
Ölen kimsenin müslüman olması şarttır. İslâm inancına ters düşen ide-olojileri, rejimleri benimseyen ve Kur’an’daki İlâhi hükümlere karşı olanların cenazeleri yıkanmaz.
Uçak kazası ve patlayıcı maddelerin infilak etmesi gibi olaylarda par-çalanıp ölen kimsenin, bedeninin tamamı ya da yarıdan fazlası bulunur-
sa, yıkanır, kefenlenir ve namazı kılınır. Eğer bedeninin yarısı ya da yarı-dan daha azı bulunursa; Hanefî’de bunlar bir organ hükmünde olduğu için yıkanmadan bir beze sarılıp gömülür. Şâfî’de ise yıkanır ve namazı kılınır.
Baş, kol ve ayak gibi dış organları teşekkül etmemiş düşükler de yıkan-maz, bir beze sarılıp gömülür. |