CENNET NEDİR ,NEREDEDİR,NASIL BİR YERDİR
cennet nedir,cennet cehennem nedir,cennet meyveleri nedir,ayetlerle cennet nedir ve nasıl bir yerdir,cennet ehli nedir,rüyada cennet görmek nedir,cennet hayatı nedir,cennet nasıl bir yer,cennet nerede,
Yüce Allah buyuruyor:
Rabbinizin bağışlamasına ve takvâ sahipleri için hazırlanıp, geniş-liği gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun. (Âl-i İmran - 133)
Bedensel ve duygusal açıdan okyanusların buz gibi soğuk sularındaki yaşam koşullarına göre yaratılan balinalara, göller dar ve sıkıcı geldiği gibi,
Bedensel ve ruhsal açıdan cennetteki yaşam koşullarına göre yaratılan insanlara da dünya gezegeni dar ve sıkıcı geldiğinden, Allah bizi asli vata-nımıza, cennete dâvet ediyor ve “koşuşun” buyuruyor.
Babamız Hz. Âdem ve annemiz Hz Havva, bin yıldan fazla cennette kaldılar. Yediler, içtiler, gezdiler ve tüm güzelliği ile cennet hayâtını yaşadı-lar. Sonra o yasaklanmış ağacın meyvesini yiyince (günah işleyince) aşağı-ların en aşağısı olan dünya gezegenine sürgün olarak gönderildiler.
Cennette sürekli genç, zinde, sağlıklı ve huzurlu bir ortama alışan Hz. Âdem ile Hz. Havva, bu dünyaya uyum sağlayamadılar ve cennet özlemi ile göçüp gittiler.
Âdetullah böyledir. Hayvanat bahçelerinde doğan ve ormanları hiç gör-meyen canavar yavrularının genetik yapılarında ve içgüdülerinde büyük ormanların özlemi olduğu gibi,
Dünyada doğan ve cenneti rüyasında bile görmeyen insanların da ka-lıtsal genetik yapılarında ve bilinç altlarında cennet özlemi vardır. Bu ne-denle âhireti inkâr eden ateistler bile, aşırı güzellikler karşısında “cennet gibi” demekten kendilerini alamaz ve örtülü bir şekilde cennetin varlığını kabullenme zorunluluğunda olurlar.
Evet, cennet vardır. Çünkü Allah bizi cennete dâvet ediyor. Ancak her şeyin bir bedeli olduğu gibi cennetin de bedeli olduğundan, âyet-i kerîmede “Rabbinizin bağışlamasına ve takvâ sahipleri için hazırlanıp, genişliği gök-ler ve yer kadar olan cennete koşuşun” buyuruluyor.
İşte cennetin bedeli! Önce Rabbimizin bağışlamasına kavuşmak için tevbe edip günahlardan arınmak, sonra takvâ üzere yaşayıp Allah’ın seçkin kulları ile birlikte cennet maratonuna katılmak…
Cennet nerede?
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Cennet gökte ve cehennem yer (in merkezin) dedir. (Deylemî)
İster dünyada, ister uzayda, ister ayda ve ister Samanyolu’nun merke-zinde olalım, bulunduğumuz yerin üst tarafına gök denir. İşte cennet yedi kat göklerin üzerinde ve madde âleminin ötesindedir.
Yüce Allah buyuruyor:
Andolsun ki onu (Hz. Muhammed Cebrâil’i) Sidret-ül-Müntehâ’nın yanında bir defa daha görmüştü. Cennet-ül-Me’vâ’da onun yanında-
dır. (Necm -13 -14 -15)
Milyarlarca galaksinin içinde bulunduğu yedi kat göklerden son-ra Sidretü’l-Münteha ve ondan sonra cennetler âlemi başlar. Sidret-ül-Münteha’ya en yakın olanı Cennet-ül-Me’vâ’dır.
Yüce Allah buyuruyor:
Canların her istediği ve gözlerin zevk duyduğu her şey orada (cen-nette) vardır ve siz orada sürekli kalacaksınız. (Zuhruf - 71)
Toprak maddelerinden, besin maddelerine, sonra kana ve üreme hüc-resine dönüşen insan, ana karnından küçücük bir bebek şeklinde bu fâni dünyaya gelir.
Kısa, kısıtlı ve geçici bazı mutluluklar dışında bu fâni dünyada huzur bulup tatmin olamayan, yaşlılığında hastalıklarla boğuşan, ölüm yatağında ecel terleri döken, kabirde sıkılan, mahşerde bunalan ve sıratta yanan in-san,
Ancak cennete girdiği an bütün hayâlleri gerçekleşecek ve her açıdan mutlu olup ruhsal huzura ve ölümsüz hayâta kavuşacak.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Orada (cennette) gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin kalbine (hayâline) gelmeyen güzellikler vardır. (Buhârî)
Cennete giriş ve melekler tarafından karşılanma!
Yüce Allah buyuruyor:
(Dünyada) Rablerinden korkanlar bölük bölük cennete sevk olu-nacaklar. Oraya varıp da kapıları açıldığında (cennet) görevlileri onla-ra: “selâm size! (Çünkü günahsız) tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalıcı olduğunuz halde buyurun, girin oraya” diyecekler. (Zümer - 73)
Dünyada Rablerinden korkup günahlardan sakınanlar ve İlâhi emirleri titizlikle uygulayanlar bölük bölük cennetin önüne geldiklerinde, kapılar açı-lacak, nefesler tutulacak ve heyecan doruğa çıkacak. Cennet meleklerinin lideri olan Rıdvan onları kapı da karşılayacak ve “selâm size! (Çünkü gü nahsız) tertemiz geldiniz. Lütfen buyurun diye onları (İnşâAllah bizleri de) cennete dâvet edecek”.
Yüce Allah buyuruyor:
İşte onlar, (dindeki sebat ve) sabırlarına karşılık (cennette) yüce dereceler ile ödüllendirilecek ve orada (melekler tarafından) sağlık ve selâmla karşılanacaklar. (Furkan -75)
Önce Peygamberimiz, sonra diğer peygamberler ümmetleri ile birlikte cennete girerken, melekler koşuşup “artık sürekli sağlık ve selâmettesiniz” sözleri ile onları karşılayacak. İşte o an mü’minler için gerçekten en büyük coşku ve en büyük bayram olacak.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Cennetlikler cennete girdiği zaman bir melek diyecek ki: “Siz cennette sürekli yaşayacaksınız, hiç ölmeyeceksiniz. Sürekli sağlıklı olacaksınız, hiç hasta olmayacaksınız. Sürekli genç kalacaksınız, hiç yaşlanmayacaksınız. Sürekli bolluk, bereket ve mutluluk içinde yaşa-yacaksınız, hiç darlık, sıkıntı ve keder görmeyeceksiniz”. (Müslim)
Cennette ilk ziyafet!
Yüce Allah buyuruyor:
Kuşkusuz müttekîler (günahlardan sakınanlar) gölgelerde, pınar-ların başında ve canlarının İstediği meyvelikler arasında olacaklar. (Onlara denilecek ki:) Yaptığınız ibâdetlere karşılık afiyetle yiyin, için.
(Mürselât - 41 - 42 - 43)
Dünyada Allah’tan korkmayanlar, sapıtıp putlara tapınanlar ve en çirkin günahları açıkça işleyenler, cehennemde cayır cayır yanarken ve zakkum ağacının acı meyvelerini yiyip üzerine fokur fokur kaynayan hamim suyunu içerken,
Dünyada Allah’tan korkup günahlardan sakınanlar ve ibâdetlerini dü-zenli bir şekilde yapanlar, cennet ağaçlarının gölgesinde, hayat pınarlarının başında ve canlarının istediği her çeşit meyvelerin arasında oturup bol bol yiyip içecekler ve yakınları ile doyasıya sohbet edip hasret giderecekler.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Cennettekiler orada yerler, içerler, ancak büyük ve küçük abdeste (tuvalete) çıkmazlar ve sümkürmezler. Sadece hoş kokulu bir geğirti (gaz) çıkarırlar. (Müslim)
Cennettekiler hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan canları ne isterse bol bol yiyip içecekler, ancak yedikleri, içtikleri bağırsaklarına inmeden hoş kokulu bir gaz halinde dışarı atılacağından, kilo almayacak ve tuvalete çıkmaya-caklar. Ayrıca tükürme, sümkürme, aksırma, balgam, göz yaşı ve kulak kiri gibi salgılar da olmayacak ve saçları, tırnakları uzamayacak.
Cennette zaman ve iklim!
Yüce Allah buyuruyor:
Orada (cennette) ne güneş (sıcak), ne de zemherir (soğuk) gör-
mezler. (İnsan - 13)
Milyarlarca güneş sisteminden daha büyük olan ve enerjisi kendi ya-pısından kaynaklanan cennette, sürekli gündüz (aydınlık) ve sürekli ılıman bahar iklimi olacak. Ayrıca yaz, kış gibi değişik mevsimler, gün, hafta, ay ve yıl gibi zaman birimleri olmayacağından, her şey sürekli aynı halde kalacak.
Yüce Allah buyuruyor:
Müttekilere (dünyada) vaat olunan cennetin özelliği, (ağaçların) al-tından ırmaklar akar. Meyveleri ve gölgeleri de süreklidir. İşte (günah-lardan) sakınanların (mutlu) sonu! İnkârcıların sonu ise ateştir. (Ra’d - 35)
Cennet meyveleri, dünya meyveleri gibi mevsimlere ve hava koşulları-na bağlı olmadığından her zaman taze, her zaman bol olacak ve çürüyüp bozulmayacak.
Diğer yandan milyarlarca güneş sisteminden daha büyük olan cennet, dünya gibi bir güneşin etrafında dönmediğinden, gölgeleri de sürekli aynı halde kalacak.
Cennette güven ve sohbet!
Yüce Allah buyuruyor:
Müttekîler güvenli yerlerde, cennetlerde ve pınarlar (ların başın) dadır. İnce ipekten ve atlastan (elbiseler) giyecekler, karşılıklı (oturup sohbet edecekler) dir. (Duhân - 51 - 52 - 53)
Allah’tan korkup günahlardan sakınanlar ve ibâdetlerini düzenli bir şe-kilde yapanlar, başta can güvenliği olmak üzere her açıdan tam güvenli bir ortamda yaşayacaklar. İç giysileri sündüs denilen ince ve dış giysileri isteb-rak denilen kalın cennet ipeğinden olacak ve pınarların başında karşılıklı oturup dostları ile dünya anılarını konuşacaklar.
Cennette, devlet, kanun, yargı, ordu, jandarma ve polis gücü gibi oto-riteyi ve güvenliği sağlayıcı bir yapılanma olmadığı halde, huzur ve güven ortamını bozacak tek bir olay yaşanmayacak.
Yüce Allah buyuruyor:
Biz onların kalplerindeki kini (düşmanlığı) söküp attık. Artık onlar kardeş olarak divanların üzerine karşılıklı otur (up sohbet yap) mak-tadırlar. (Hicr - 47)
Kırgınlık, dargınlık, kıskançlık, kin ve intikam gibi duyguların kökenleri gönüllerden silineceğinden, cennette herkes birbirini gönülden sevecek ve bu sevgi sürekli devam edecek.
Günahların kökeni olan kin, onur, benlik, kıskançlık ve öfke gibi kötü huylardan arınanlar ve melekler gibi tertemiz pırıl pırıl gönüllere kavuşanlar, Sırat Köprüsü’ndeki günahlardan arındırma operasyonunun sırrını daha iyi anlayacak ve orada yandıkları için Allah’a şükür edecekler.
Cennette izdivac!
Yüce Allah buyuruyor:
Onlar için orada tertemiz eşler vardır ve onlar orada ebedî kala-
caklardır. (Bakara - 25)
Cennette hiç kimse tek kalmayacak ve herkesin eşi olacak. Dünyada hiç evlenmeyenler ya da eşleri cehennemde olanlar, başkaları ile evlene-cek ve hepsi mutlu olacak.
Dünyada uyumlu, huzurlu yaşayan ve birbirini seven eşlerin ikisi de cennete girerse, orada yine birlikte olacaklar ve evlilik hayâtları devam edecek.
Dünyada uyumsuz, huzursuz yaşayan ve birbirini sevmeyen eşlerin ikisi de cennete girse de orada birlikte olmayıp ayrılacaklar ve gönüllerine göre evlenip onlar da mutlu olacaklar.
Cennette eşler birbirini çok sevecek ve bu sevgi kesintisiz devam ede-cek. Çünkü eşlerden her biri gönüllerindeki tüm beklentileri ve hayâllerindeki bütün güzellikleri fazlasıyla eşinde bulacak, bu nedenle hiç kimsenin baş-kasının eşinde ve yaşantısında gözü olmayacak.
Yüce Allah buyuruyor:
Onlar (cennet ehli) eşleri ile gölgelerde divanların üstüne yaslana-
caklar. (Yâsin - 56)
Cennette erkeklerin çalışıp kazanma derdi ve kadınların yemek, bula-şık, çamaşır, ütü gibi ev işleri olmadığından, eşler meyve ağaçlarının göl-gesinde cennet divanlarına yaslanıp diledikleri kadar sevişecek ve sohbet edecekler.
Yüce Allah buyuruyor:
Ve yüceltilmiş (çok kaba cennet) yataklarda. (Vâkı’a - 34)
Ve eşler diledikleri an doğal cennet yataklarında cinsel ilişki de bulu-nacaklar ve bu ilişkiler dünyadaki ilişkilerden farklı olacak. Cennette idrar, dışkı, burun akıntısı, gözyaşı, balgam ve tükrük gibi salgılar olmadığı gibi cinsel ilişkilerde boşalma da olmayacağından, zevkleri kesintisiz olacak.
Cennette ziyaret!
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Cennetlikler cennete yerleşince, din kardeşleri (Allah için birbirini sevenler) cennet divanları ile uçuşup özlemle birbirini ziyaret edecek ve dünya anılarını konuşacaklar. (Beyhâkî)
Dünyada yerçekimi ile hava basıncı arasında sıkışıp kalan ve hız kısıt-lamasına tabi olan insan, cennette yerçekimi, hava basıncı ve hız kısıtla-ması olmadığından,
Dilerse yerde yürüyerek, dilerse havada uçarak ve dilerse üzerine yas-landığı divanı ile birlikte ve hız kısıtlamasına tabi olmadan havada yolculuk yapacak.
İsteyen dilediği an binlerce ışık yılı uzaklıktaki yakınlarını, dostlarını, din kardeşlerini ziyaret edip onlarla dünya anılarını konuşacak, doyasıya sohbet edecek ve yine dilediği an geri dönecek.
Dünyada ilmi ile amel eden (İslâm’ı takvâca yaşayan) âlimler, günah, sevab ve ibâdetlerin dışında feyizli sohbetler yapacak ve ihlâslı hâfızlar da mânevî Kur’an ziyafeti verecek.
Evliyaların sohbeti çok feyizli olacak, şehidler ve mücahidler cihad anı-larını anlatırken, nefesler tutulacak ve ruhlar mânevî gıda alacak.
Sahabeler Asr-ı Saadet’i anlatırken heyecan doruğa çıkacak, Hz. Bilâl ve Hz. Ammar gibi Allah yolunda çile çekenler işkenceleri anlatırken, me-lekler bile onların sabrına hayran olacak.
Peygamberlerin sohbetinde cenneti aşan ruhsal zevkler yaşanacak ve son peygamber Hz. Muhammed sohbet ederken gönüller “Allah, Allah” diye yanacak ve cennette hayat duracak!..
İşte sevgili Rabbimiz bizi böyle bir cennete dâvet ediyor; bu dâvete icâbet etmemek olur mu? “Koşuşun” buyuruyor, durmak olur mu?
Gelin peygamberlerin, sıddıkların, şehidlerin, evliyaların ve gerçek mü’minlerin katıldığı cennet maratonuna biz de katılalım ve onlarla birlikte cennette sürekli mutlu yaşayalım. |